MEHMET YARDIMCI SÖYLEŞİ

 
Aziz SERBEST (Prizren /Kosova)

Tokat-Zile’de 1945 yılında doğan Dr. Mehmet Yardımcı, Türk Halk Edebiyatı ve kültürüne aralıksız 60 yıldır sunduğu katkılarla yazdığı eserlerle yetiştirdiği kadrolarla Türkiye’de ve Balkanlar’da tanınmış bir bilim insanıdır.

            Sözlü- yazılı Türk Halk Edebiyatının her alanında yaptığı araştırma ve incelemeler sonucunda 50 kitap yazan Dr. Mehmet Yardımcı, ulusal ve uluslar arası toplantılarda sunduğu bildirilerde maniler, masallar, atasözleri gibi türlerde saptadığı ortaklıklar Kosova ile Türkiye’nin kültür devamlılığını göstermektedir.

            Makedonya ve Kosova’daki kültür ve edebiyat toplantılarına 1998 yılından başlayarak katılan Dr. Mehmet Yardımcı yakın zamanda Mamuşa ve Zile’nin aynı tarihi ve kültürel beraberlikleri için çalışmalarına aralıksız devam etmektedir.

       Bu konuda Yardımcı’ya yönelttiğimiz sorulara verdiği cevaplar şöyledir.

Soru:

Siz Türk halk edebiyatının nazım ve nesir örneklerini çok uzun yıllar süren araştırmalarla ortaya çıkarmış çok yönlü ve uluslar arası alanda tanınmış bir bilim insanısınız. “Başlangıcından Günümüze Türk Halk Şiiri” kitabınız halk edebiyatımızın nazım yönünü en kapsamlı ve ayrıntılı ele alan bir baş yapıt niteliğindedir. Ayrıca edebiyatımız içinde âşık edebiyatı çalışmalarınız da bu alanda çok kapsamlı saha çalışmalarınız sonunda ortaya çıkmış eşsiz örnekler olarak akademi dünyasına yol gösterici olmaktadır. Günümüzde genç araştırmacıların saha çalışmalarına yönelmeden bilim yapma çabalarını göz önünde bulundurarak, Türk halk edebiyatı araştırmalarının bulunduğu yeri ve geleceğini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Cevap:

Ben gerek Yüksek Lisans, gerekse Doktora çalışmalarımda Prof. Dr. Bilge Seyidoğlu, Prof. Dr. Ali Berat Alptekin ve Prof. Dr. Saim Sakaoğlu ile çalışma şansını elde ettiğim, prensipli sıkı çalışmalarına harfiyen uyduğum için halk edebiyatı alanında geniş bir ufka sahip olduğuma inanıyorum. Bu çalışmalarım sırasında dünyanın önemli Türkologlarından Prof. Dr. Osman Nedim Tuna ile hem bölüm arkadaşım, hem lojman komşum hem de Yüksek Lisansta bir dersini alma şansına erdiğimi degözardı etmemek gerekir.

Yüksek Lisans tez danışmanım Prof. Dr. Bilge Seyidoğlu ile tez konusu seçerken bana çalışmak istediğin konu var mı demeden, ileri yaşta lisans üstü eğitime başladığım ve bazı derlemeler yapıp bunları çeşitli dergilerde yayımladığımı bildiği  için sen saha araştırmasına yatkınsın deyip Masal tezi yapmamı istedi.

 “Anadolu Masalları üzerine önemli tezler yapıldı. Prof. Dr. Saim Sakaoğlu Gümüşhane Masallarını, Prof. Dr. Bilge Seyidoğlu Elazığ Masallarını, ben Erzurum Masallarını yaptım. Sen de Malatya Masallarını tez olarak yapacaksın” diye kesin tavır koyunca mecburen  kabul ettim. Fakat Bilge Hanım teze hemen başlatmadı. Yıllarca İnönü Üniversitesi’nde halk edebiyatı dersleri okuttuğum halde önüme masal, efsane,  mitoloji  ve halk nesri üzerine 100 kadar kitap, makale, bildiri listesi koydu. Bir dönemde bunlar bitecek bu kitaplar ve yazılar üzerinde fikir alış verişinde bulunacağız sahada masal derlemeye ve teze sonra başlayacağız dedi.

İyi ki de öyle yapmış çünkü bu kaynaklara erişeceğim yer Milli Kütüphane ve o dönemde Kültür Bakanlığının Folklor  Araştırma Dairesi alt katındaki kütüphanesi idi. Milli Kütüphane eski Genel Müdürü Müjgan Cunbur aracılığı ile Milli Kütüphanede bütün dergilere ve sınırsız kitap taramaları şansına kavuştum. Masal ve halk nesri ile ilgili çok sayıda yazı fotokopisi  alıp ufkumu oldukça genişlettim. Folklor Araştırma Dairesi o zamanki başkanı Kamil Toygar ve yardımcıları Nail Tan’la Hayrettin İvgin’in de araştırmalarıma ilişkin makaleleri bulmakta yardımlarını çok gördüm.

Konum Malatya Masalları olunca Malatya’nın tüm ilçe ve köylerini gezmem, sahada masal derleme çalışmaları yapmam oldukça zordu. İzinsiz köylere gidilemiyordu. Kültür Bakanlığı Folklor Araştırma Dairesinden Masal ve efsane derleme projesi istedim Kamil Toygar Malatya Mutfak Kültürü projesi verebiliriz,ekibini kurar müracaat edersin, Valiliğe araba tahsisi ve köylere dolaşma izin yazısı göndeririz dedi. Kabul ettim. O dönemde bölümümüz asistanlarından Prof. Dr. Zeki Kaymaz, Prof. Dr. İsmail Doğan ve Malatya İl Kültür Müdürü Hüseyin Şahin’le tüm köyleri dolaştık.  Mutfak Kültürü projesinin yanı sıra yüzlerce masal, efsane, fıkra, bilmece vb. derledim.  O proje sayesinde hem

Malatya Halk Kültürü Arşivi sahibi oldum hem de  Kültür Bakanlığınca Malatya Mutfak Kültürü adlı bir kitabımız yayımlandı.

Teze başlayınca Prof. Dr.Bilge Seyidoğlu Stith Thompson’un motif indeksi’ne göre yapacaksın deyince şaşırıp kaldım. Sadece Prof. Dr. Saim Sakaoğlu’nda bulunan motif indeksi sayın Sakaoğlu liseden hocam olduğu için verdi. Yaşayan Malatya Masalları adlı güzel bir tez hazırladım kitap haline getirdiğim biçimini önce İnönü Üniversitesi sonra da Malatya Valiliği yayımladı.

Doktoraya gelince, İnönü Üniversitesi’nde Türk  Halk Edebiyatı Doktora Programı olmadığı için Fırat Üniversitesi’nde doktoraya başladım. Resmi Tez danışmanım o zaman Yrd. Doç. Dr. olan, Prof. Dr Ali Berat Alptekin’di.  “Yüksek Lisansta nesir çalıştın,  alt yapıyı güçlendirmek için bir hayli uğraştın.  Doktorada Halk Şiiri üzerine çalışırsan Halk Edebiyatının bütün yönlerine tam bir hakimiyet sağlarsın. Üzerinde çalışılmamış bir âşık bul görüşelim.” Dedi. Hiç bilinmeyen sadece:

            Fırgatlı fırgatlı ne inilersin

            Allı turnam sinen parelendi mi”

 

                        “Bir güzelin sevdası var serimde

                         Ah eder gezerim çöl eyler beni”

 

            “İşte geldi geçti ömür kervanı

            Yalan dünya ne gününü gördüm ben”

gibi birkaç türküsü ağızdan ağza söylenen Hekimhanlı Esirî’nin cönklerini  bulmuş ve550 kadar şiirini elde etmiştim. Götürdüğümde, senin liseden hocan, benim de lisans, yüksek lisans ve doktora hocam olan, Prof. Dr.Saim Sakaoğlu’na gideceksin resmi yoksa gayri resmi danışmanlığını kabul ederse bu tezi yap dedi.

Hekmhanlı Esirî ile ilgili tüm malzemeyi Konya’ya, Sakaoğlu’na götürdüm. Resmi danışmanın Ali Berat Alptekin olsun ama her şeyi göreceğim. Tezin adı Âşıklık Geleneği içinde Malatyalı Âşıklar ve Hekimhanlı Esirî’nin Şiir Dünyası olacak deyip tezi üç katına çıkardı. Âşık ve Âşıklık Geleneği ile ilgili ne kadar kitap, makale, bildiri varsa elden geçirip önemli bir bölümünün fotokopisini alıp bu kez önemli bir halk şiiri arşivi oluşturdum. Masal Derlemesi yaparken köylerde derlediğim âşıklara yazılı basındakileri de ekleyince Malatyalı âşıkları bir araya getirmiş oldum. Tez bittiğinde Sakaoğlu “Bu tezden üç kitap çıkar. Birinci bölümden  ‘Başlangıcından Günümüze Türk Halk Şiiri, Anonim Halk Şiiri-Âşık Şiiri-Tekke Şiiri’, İkinci bölümden ‘Malatyalı ‘Aşıklar’, Üçüncü  bölümden de ‘Hekimhanlı Esirî’” dedi. Birinci bölümden yaptığım ‘Başlangıcından Günümüze Türk Halk Şiiri’ 12 baskı yaptı ve halen bir çok üniversitede ders kitabı ya da kaynak kitap olarak okutulmaktadır.  Üçüncü bölümden hazırladığım  Hekimhanlı Esiri’  Kültür Bakanlığı tarafından yayımlandıktan sonra Özgül Yayınları da  Esiri Baba’ adı ile yayımlamıştır.

Günümüzde Türk Dili Edebiyatı ve Türkçe Eğitimi bölümlerindeki zorunlu ana ders saatlerinin azaltılması nedeniyle, gerekli lisans eğitimi alamayan  genç araştırmacıların,alanlarıyla ilgili alt yapılarını güçlendirmeden, saha çalışmalarına yönelmeden, hatta sahada folklor derleme metotlarını bilmeden,  bilim yapma çabaları hatalı ve noksandır. Henüz sahada pek çok derlenecek malzeme mevcuttur. Sözlü kültür kaynakları azalmakta ve bitmektedir. Artık Kurtuluş Savaşı anılarını anlatanlar kalmadığı gibi, masal anaları gibi sözlü kültür kaynakları da tükenmek üzeredir.

 

Soru:

Türk halk edebiyatının anlatıma dayalı nesir türünün ayrıntılı ve karşılaştırmalı bir örneği olan “Türk Halk Edebiyatında Türler ve Halk Bilimi kitabınız ve ardından gelen çalışmalarınız, Balkanlar’da yaşayan Türk halk edebiyatı örneklerinin ortak yanlarına, efsane, atasözleri, ninni, tekerleme boyutunda yer veriyorsunuz. Ortak kültür geçmişimizin araştırılmasında bundan sonra da neler yapılmalıdır? Genç araştırmacılara neler önerirsiniz?

Cevap:

Anadolu halk edebiyatı türlerinin hemen hepsi Balkanlarda benzer biçimde yaşatılmaktadır. ‘Kıbrıs Anadolu Ve Diğer Türk Yurtlarında Ölümle İlgili İnanış  Ve  Uygulamalar’ adlı yazımızda  Anadolu’daki ölümle ilgili inanış ve uygulamaların Kosova, Makedonya ve tüm Balkanlarda  birebir benzerliği önemlidir.

Kıbrıs Atasözlerinin Türk Dünyası Atasözleri Arasındaki Yeri’ yazımızda örneksediğimiz Atasözlerinin başta Kıbrıs, Kosova ve Makedonya olmak üzere tüm Türk dünyası arasındaki benzerlik ortak kültür değerlerimizin önemli işaretidir.

Kıbrıs Ve Diğer Türk Ülkelerinde Ortak Ninni Ve Tekerlemeler’ yazımızdaki ninni ve tekerlemelerdeki benzerlikle‘Anadolu Kıbrıs Ve Balkanlarda Ortak Mâniler’ yazımızda örneksediğimiz ortak manilerin  çokluğu dikkat çekicidir.

Azerbaycan  Efsanelerinin Anadolu Ve Diğer Türk Efsaneleri İle Mukayesesi’ adlı makalemizde örneksediğimiz ‘Taşa Dönen Çoban Efsanesi Anadolu,  Makedonya ve Batı Trakya’da anlatılmakta olup, Azerbaycan’da anlatılan ‘Daş Kız’ efsanesinin Anadolu ve Makedonya’da benzer biçimde dile getirilmesi Türk dünyasında taş kesilme motifinin yaygınlığının örneklerinden bazılarıdır.

Kıbrıs Ve Balkan Türkleri Efsanelerinin Anadolu Efsaneleriyle Mukayesesi’ adlı yazımızda örneksediğimiz: Türkler arasında anlatılan Prizren’deki Karabaş Baba Efsanesi’ndeki: Malta’da esir olan bir kişinin rüyasına, Prizren’de öldüğü zaman oturduğu evin arka bahçesine gömülen sonra da mezarı üzerine demirci dükkânı yapılıp mezarı kaybolan Mustafa efendi girer. “Yattığım yerde rahat değilim, başımın üstünde devamlı demir dövülüyor.  Burada devamlı gürültü var. Senin vazifen beni Prizren’de yattığım mezardan çıkarıp kent kabristanına defnetmektir.” der.

Esir, bunu hayretle karşılayıp, sürgünler kampından nasıl çıkarım diye karşılık vermiş.  Mustafa Efendi: “Sen gözlerini kapa ve yoluna koyul. Ardına hiç bakmadan yoluna devam et. Bunu yerine getirmeye başladığın andan itibaren hiçbir engelle karşılaşmayacaksın. Sana Allah yardımcı olacaktır.” demiş.  Mustafa efendinin söylediğini yerine getiren hükümlü kendini Pirizren’de çeşme başındaki büyük kaya üzerinde bulmuş. Camiden çıkan müminler onunla ilgilenince başına gelen ve kendisine verilen görevi anlatmış.  Rüyasında tasvir edilen yere polisleri de alarak gelmişler. Demirci dükkânındaki örsü çekip altındaki toprağı kazınca cesedi bulmuşlar.  Başında kara bir nişan olduğu için ona Karabaş demişler. Hükümlünün rüyasında tasvir edilen yere götürüp bugünkü kabrine defnetmişler. Daha sonra da bir türbe yaptırmışlar.Altay Suroy Receboğlu, Balkanlarda Türk  Efsaneleri, Bay, S.18, s.16Bu rüya ve yine Prizren’deki Karslı Ali Efendi Efsanesi’ndeki Prizren’de  yaşayan bir şahsın gece rüyasında Ali Efendi’yi görüşü ve Ali Efendi’nin ona kendi mezarı üzerine bir türbenin yapılmasını söylediği  rüya motifi de  Türk efsanelerinde rüya motifinin ön plana çıktığı efsanelerdendir.

Ortak kültür geçmişimizin araştırılması için bizim yaptığımız,  Tokat-Zile’den / Prizren- Mamuşa’ya Uluslararası Kültür Köprüsü Sempozyumu gibi,  Kültür Bakanlığı, Yunus Emre Enstitüsü ve TİKA’nın desteği ile önce Kosova’da sonra Türkiye’de olmak üzere her üç yılda bir Kosova / Anadolu Kültür Köprüsü Sempozyumudüzenlenmelidir.

Genç araştırmacılara önerim Sahada Folklor Derleme Metotlarını iyi bilip, buldukları her halk kültürü ürünlerini arşivleyip yayın alanına sokarak değerlendirmeleridir.

Soru:

16/19 Nisan 2019’da Kosova’da sizin girişiminizle düzenlenen  “Tokat- Zile’den / Prizren Mamuşa’ya Uluslararası Kültür Köprüsü” sempozyumu, panel, konferans, Söyleşi ve Şiir Şöleni büyük ilgi çekmişti. 20 bildirinin sunulduğu toplantıya adanmış Zile Belediyesi Kültür Sanat Dergisi özel sayısı yayınlandı. Ortak kültür mirasımızın tarihe not düşen belgesi niteliğindeki bu çalışmalarınız önümüzdeki yıllarda sürecek mi? Bu konudaki düşünce ve öneriniz nedir?  

Cevap:

Tokat/Zile’den – Prizren / Mamuşa’ya Kültür Köprüsü Sempozyumuna Uzanan Yol

Yıl 2007.

O dönemin Zile Belediye Başkanı Murat Ayvalıoğlu.  Ne ortak yönümüz,  ne siyasi,  ne sosyal  bir bağımız var.  Tek bağımız ikimizin de Zileli olması. O, görevi gereği Zile Kültürüne sahip çıkması gereken bir yönetici.

Ben, 1972’den beri Zile ve çevresinde halk bilimi araştırmaları yapan ve Zile'nin tek yayın organı  Zile Postası  adlı gazetede arada bir köşe yazısı yazan,  bazı şiirlerini yayımlayan  Halay, Sivas Folkloru, Tarla, Türk Folkloru,  Türk Dili  vb.  kültür sanat dergilerinde  yazıları yayımlanan bir  öğretim Üyesiydim.

1986’da da Malatya İnönü Üniversitesine daire başkanı olarak gidişim,  Dr. Öğretim üyesi olarak Malatya ve İzmir’de uzun yıllar görev yapışım  Zile ile kültürel bağlarımı hiç kopartmamıştı.

            Bu bağ nedeniyle, sayın Ayvalıoğlu’nu ziyaret edip Zile’de TARİHİ VE KÜLTÜRÜYLE ZİLE SEMPOZYUMU yapalım önerimi önce kuşku ile karşılayıp sonra 2008’de yapalım dedi.  Murat Ayvalıoğlu,  Yrd. Doç. Dr. Mehmet Yardımcı, Bekir Altındal  ve NecmettinEryılmaz dan oluşan yürütme  kurulunu kurup 9-12 Ekim 2008’de sempozyumu gerçekleştirip 2009’da bildirileri kitap haline getirip ücretsiz dağıtınca dünyalar bizim olmuştu. 

            Yıl 2011.

            2008’deki sempozyumun değerlendirme oturumunda  üç yılda bir sempozyum yapılması kararı alındığından Zile’ye gelip Belediye  Başkanından randevu aldım.

            Belediye Başkanı değişmişti. Önceki başkan gibi hiçbir yakınlığım olmayan,  siyasi görüşü, bağlı bulunduğu parti,  mesleği vb. hiç bir konuda ortak yönümüz olmayan sadece Zileli oluşu ile yakın olduğum Lütfi Vidinel Belediye Başkanı olmuştu.

            Randevu alıp gittiğimde, 2008’deki sempozyum değerlendirme oturumundaki kararı anlatıp sempozyum yapıp yapmayacağını sorduğumda. Başlatılmış bu kültürel etkinliğin kesintiye uğramasına gönlüm razı gelmez.  Yine Ekim ayında yapalım dedi ve  hiçbir yerden maddi destek almadan Belediye olanakları ile sempozyumu gerçekleştirdik.

            Tarihi ve Kültürüyle II. Zile sempozyumu bildiri kitabını da hazırlayıp Zile Belediyesi Kültür Yayınları arasında yayımladık ve ücretsiz olarak dağıtıldı.

              Yıl  2015:

              II. sempozyumda da  üç yıl sonra tekrar yapılması kararı yinelenerek sempozyum dizisinin devamı  için alınan kararı Lütfi Vidinel’e  bildirmek için gittiğimde ekonomik sıkıntıya rağmen  hiçbir yerden maddi destek almadan yapma kararı aldık. Başarıyla yaptığımız  sempozyumun  kitabını da Zile Belediyesi adına 2013’ten beri çıkardığımız  ZİLE KÜLTÜR SANAT DERGİSİ’nin  8-9. Sayısı olarak yayımladık.

            Yıl: 2019.

            Tarihi ve Kültürüyle Zile Sempozyumunun dördüncüsünü Uluslararası boyuta taşıyıp  daha önce Zile ile kardeş şehir yapılan, halkının tamamının Türkçe konuştuğu yer olan,  İlkokul, Ortaokul ve Lise öğrenimini Türkçe yapan Anadolu dışındaki tek yer olması nedeniyle İzmir KIBATEK  kurumu tarafından ödüllendirilen, halkının da çok  önemli bir kısmının Tokat’tan giden Tokatlı ailelerden oluşan Prizren’in 18km.uzağındaki Mamuşa’da yapmayı düşünerek TİKA  desteği alabilmek için TİKA mevzuatını çok iyi bilen bir arkadaşım aracılığı ile  TİKA Başkan Yardımcısından randevu alıp yaptıklarımızı ve yapmak istediğimizi anlattıktan sonra TİKA formatı çerçevesinde Zile Belediyesi olarak müracaat etmemizi söyledi.

                           O günlerde Prof. Dr. Yaşar Özgök ZİLE STK’yı kurmuş ve ilk büyük toplantısını Ankara’da yapmıştı. Bu toplantıya gelip Zile  Sözlü Kültürü üzerine bir konuşma yaptıktan sonra, ZİLE STK BAŞKANI  Prof. Dr.Yaşar Özgök’e  uluslararası  Zile’den Mamuşa’ya Kültür Köprüsü Sempozyumu projemizi anlattım.  Sayın Özkök,  ZİLE STK ile yürüteceğimizi hatta BAŞTEK’i  ve  GOP Üniversitesini  de devreye koyarak geniş kapsamlı yapma kararı alarak oluşturduğumuz   Prof. Dr. Yaşar Özgök, Prof. Dr. İbrhim Tüzer,  Dr.Mehmet Yardımcı’dan oluşan yürütme kurulu ile bütün organizasyonu düzenleyip 30 kişi ile gittiğimiz Kosova’da Sempozyumun yanı sıra Mamuşa, Prizren, Priştina ve Üsküp’te  bir dizi etkinlik yapma kararı alarak  TİKA’nın maddi desteği ile gerçekleştirdik. TİKA dışında,  hiçbir kurum ve kuruluş maddi destek vermemiştir. 

                          Sadece TİKA’nın verdiği gala yemeğinin dışında Mamuşa Belediyesi Kosova’da sempozyuma katılanlara üç öğle yemeği ve iki akşam yemeği vererek büyük destek koymuştur. Burada Mamuşa Belediyesine Teşekkürlerimi ve şükran duygularımı belirtmek isterim.

            16 Nisan 2019’da Mamuşa’da yapılan  Açılış töreninde protokol  konuşmalarınıProf. Dr. Yaşar Özgök (BAŞTEK Bşk.), Abdülhadi Krasniç (Mamuşa Belediye Bşk.),  Prof. Dr. Gürer Gülsevin (Türk Dil Kurumu Bşk.), Prof. Dr. Bünyamin Şahin (GOP Ünv. Rektörü), Eyüp Eroğlu (Tokat Belediye Bşk.), Şükrü Sargın (Zile Belediye Bşk.) ve Prof. Dr.İbrahim Tüzeryapmıştır.

                           Sempozyumun birinci günü Mamuşa’da ikinci günü de Prizren’de gerçekleşmiş, üçüncü günü Priştine Üniversitesi Filoloji Fakültesi’nde konferans, panel ve Uluslar arası Şiir Şöleni düzenlenmiş, ‘Türk Şiirinin Doğuşu ve Gelişim Evreleri’ konulu konferans  Dr. Öğretim Üyesi Mehmet Yardımcı tarafından verilmiş, söyleşi, Osmanlı’da Sağlık konusunda Prof. Dr. Yaşar Özgök tarafından gerçekleştirilmiş  ve Uluslararası Şiir Şöleni yapılmıştır. Dördüncü günü de Üsküp’e kültürel gezi düzenlenmiştir.

Bildirilerin,  Zile Belediye Başkanı Sayın Şükrü  Sargın’ın,  Zile Belediyesinin yayın organı olan ZİLE KÜLTÜR SANAT DERGİSİ’nin devamına karar vermesi nedeniyle Zile Kültür Sanat Dergisi’nin  10. Sayısı olarak  Nisan 2020  Bahar Sayısında Sempozyum özel sayısı olarak yayımlanmış ve ücretsiz olarak dağıtımı sağlanmıştır.

            Her türlü desteği veren TİKA’ya, Yunus Emre Enstitüsü’ne, Zile ve Mamuşa  Belediyelerine  teşekkürlerimi arz ederek   Nereden Nereye’diyor,  2007’de başlayan  serüvenin uluslararası bir boyuta ulaşmasının hazzını yaşıyor,  Tokat-Zile ve Mamuşa Belediyelerinin Gazi Osman Paşa Üniversitesi  birlikteliğiyle  Tokat ve Zile’de gerçekleşmesi için,Tokat -Zile’den / Prizren -Mamuşa’ya  Uluslararası Kültür KöprüsüSempozyumunun ilk başlatıcısı olarak  gerekli çabayı göstereceğim. Umarım, belediyelerin çabaları ile  devamıyapılıp, süreklilik kazanacaktır.